Uzayda Yönlendirilmiş Enerji Silahları Dönemi

Günümüzde barut, nükleer ve bileşim silahlarından sonra dördüncü silah sistemi olarak elektromanyetik spektrumu kullanan yönlendirilmiş enerji silahları teknolojisi uzayda savunma silahları kapsamında öne çıkmaktadır. ABD’li yazar H. G. Wells’in Dünyalar Savaşı romanında Marslıların kullandığı lazer silah sistemi ve Yıldız Savaşları (Star Wars) film serilerinden alışık olduğumuz foton bombaları, uzay aracından atılan lazer saldırı silahları artık günümüzde orduların envanterinde yer almaya başlamıştır. Fizik alanının bilgilerini kullanarak yaratılan elektromanyetik spektrum silahları uzay silah teknolojilerini yakın zamanda oluşturacaktır. Dış uzayın hukuksal statüsünü belirleyen, 1967 tarihli Uzay ve Diğer Gök Cisimleri Dahil Uzayın Keşif ve Kullanılmasında Devletlerin Faaliyetlerini Yöneten İlkeler Antlaşması ya da diğer bir ifadeyle Dış Uzay Anlaşması kitle imha silahları olarak nükleer silah kullanmayı ve kitlesel yıkıma neden olabilecek silahların uzaydan kullanımını yasaklar. Bu silahların geliştirilmesi ve kullanılması savunma amaçlı olarak düşünülmekte ve yeni geliştirilen silah sistemleri anlaşma içerisinde yer almadığından boşluk yaratarak ABD, Rusya ve Çin’in yönlendirilmiş enerji silahları üzerine yoğunlaşmalarına neden olmuştur. Hipersonik füzeyi atmosfere çıktığında yok edebilmek ya da uyduları dünyadan gönderilen lazer ile devre dışı bırakabilmek, dünya üzerinde bir bölgeyi tamamen nükleer bomba etkisi ile yok edebilmek bu silah sistemleri ile mümkündür.

ABD, Rusya ve Çin’in Uzaydaki Yeni Nesil Silahları

1983 yılında ABD eski başkanı Ronald Reagan’ın kamuoyuna duyurduğu Yıldız Savaşları projesi yüksek enerjili lazer, mikro dalga silahları ve parçacık ışını olarak yönlendirilmiş enerji silahlarından oluşmaktaydı. Çin’in 2015 yılında yayınladığı Işık Harbi kitabında dünya yörüngesinde otonom hareket eden lazer silahlarını yerleştirmeyi planladığına ve söz konusu silahları yapay zeka ile yönlendirileceğine yer verilmiştir. Rusya’nın insansız altıncı nesil uçaklarına bu lazer sistemlerini yerleştirerek yeni hava saldırı silahları olarak kullanılacağı ileri sürülmüştü. 2019 Amerikan Savunma İstihbarat raporunda, Çin ve Rusya’nın anti uydu lazer silahı geliştirdiği bilgisi bulunmaktadır. Çin’in ayın karanlık yüzüne indirdiği uzay aracı ile elektromanyetik spektrum deneyleri yapması da bu silah sistemlerinin uzay için kullanılacağı istihbarat bilgisini doğrulamıştır.

Uzayda nasıl bir elektromanyetik spektrum silahı ile karşılaşılabilir sorusuna düşük ya da yüksek enerjili lazer silahları, nükleer pompalı lazerler (Reagan projesi buna dayanmaktaydı.), parçacık ışın silahı, mikrodalga silahları yanıt olabilir. Sabitlenmesi için uydu ya da derin uzayda bir gökcismi üzerine konuşlanması mümkün olabilir. 2023 yılına kadar uzay tabanlı bir füze savunma sisteminin oluşturulması ve test edilmesi konusunda Amerikan Kongresi tarafından onaylanan bütçe ile çalışmalar başladı. Bu füze savunma sistemi parçacık ışınlı sistem (Neutral Particle Beam) genelinde atmosfer dışı alanda kurulacağı planlanmıştır. Parçacık ışınının görünmezlik niteliği, izlenmesi mümkün olmadığından savunma alanında etkili olacağı düşünülmüştür. Anti uydusavar silahı olarak, iz bırakmayan bu uyduya yerleştirilecek sistem aynı zamanda dünyadan atılan füzelerin başlık kısmının imha edilmesini sağlayacağı planlanmıştır.

“Uzaydan hibrit tehditler kapsamında parçacık ışını dünya üzerinde deprem fay hatlarına ya da volkanların içine gönderildiğinde buraları aktif hale getirip hedef bölgede felaketlerin oluşmasını tetikleyebilir.”

Yüksek enerjili lazer ile ateş topu yaratma bu hedeflere gönderme mümkün görünmektedir. Ateş topunu meteor ile benzerlik kurarak karıştırılabileceği için kamuflajı da kolaydır. Nükleer bombaya nazaran aynı yıkıcılıkta nükleer serpinti ile havanın kirlenmesi yerine daha temiz bir sonuçla aynı etki yapılacağı hesaplanmıştır. Başkentlere yönelik böyle saldırılar, denize yakın şehirlerde hem deprem hem tsunami yaratabilecek konumdadır. Bu tarz silahlarının varlığının istihbaratı sonrasında uyduların kontrol edilmesi, uydulara yönelik dünyadan ve uzaydan saldırılar önem kazanmıştır.

Deflektör Kalkan Projesi

Olası mikro parçacıklı ışın silahları ya da yüksek enerjili lazerler, anti madde ile madde birleşiminden oluşan foton bombalarına karşılık kalkan projesi geliştirilmiştir. Uzay Yolu dizisinden esinlenerek yapılan bu teknoloji İngiltere ve ABD tarafından geliştirilmiştir. İngiltere’nin Leicester üniversitesinde bir grup fizik öğrencisi tarafından gerçekleştirilen çalışma sonucunda, Yıldız Savaşları filminde gördüğümüz uzay araçlarının silah sistemleri ile yok olmasını engelleyen Deflektör Kalkan (Deflector Shield) hayata geçirilmiştir. Bu herhangi bir alanı ya da nesneyi hatta gezegeni lazer ışınlardan koruyabilmektedir. İngiliz ordusu uzayda yeni bir yönlendirilmiş enerji temelli lazer silahı üzerinde çalışırken, deflektör kalkana dayalı Lazer Tabanlı Atmosferik Lensler (LDAL- Laser Developed Atmospheric Lens)  adı verilen savunma silahını, askerlerini, savaş uçaklarını ve gemileri koruyacak şekilde, İngiliz bilim insanları ve BAE Sistemleri tarafından geliştirilmesini sağlamıştır.  İngiliz şirketi BAE sistemlerine göre bu silah, Kerr Etkisi adı verilen yüksek enerjili lazerler, dünya atmosferini iyonlaştırarak ya da ısıtarak manipüle etmekte, elektromanyetik dalgaları değiştirerek bir kalkan yaratmaktadır. Savaş zamanında uzaydan lazer silahına karşı, uzay tabanlı yeni bir savunma sistemi olarak değerlendirilebilir.

“Yönlendirilmiş enerji hem silah hem savunma hem de uzay gemilerinin itici gücü olarak uzay alanında birçok konuda kullanılabilmektedir.”

Deflektör Kalkan sistemi Amerikan Boeing firması tarafından da Elektromanyetik Plazma Yay Kalkan Teknolojisi ( Electromagnetic Arc Plasma Shield Technology) olarak kara birliklerinin ve askerlerin kolundaki bir sistem şeklinde patlamalara ve silahlara kalkan olacak şekilde geliştirilmiştir. Yıldız Savaşları filminde gezegen üzerindeki çatışmalarda kullanılan bu savunma sistemi askeri teknolojide önemli bir yenilik olarak kabul görmektedir.

Kısa bir zaman içinde dünyanın çevresini saran mikro uydu sistemi ve içlerine yerleştirilen parçacık ışınlı yönlendirilmiş enerji sistemleri dünyanın tamamını uzaydan gelen güneş rüzgarları, asteroit ve meteor saldırılarına karşı koruyacaktır. Uzay Savaşları serisinden esinlenen bu sistem aynı zamanda tüm dünya devletlerinin onay vereceği sistemdir. Tüm insanlığın hayatta kalmasını sağlarken, diğer rakip devletler içinde birbirlerine karşı yönlendirilmiş enerji silahlarında oluşan sistemde savunma sağlayacaktır. Aşağıdaki resimde dünyanın nasıl bir kalkan içine alacağını görebilmek mümkündür.

             Uzay teknolojisinde yeni silahların yaratılabileceği bir dönemdeyiz. Derin uzay amaçlarına uygun Ay ve Mars projeleri hazırlanırken, oluşacak yaşamsal alanlar için enerji en temel sorun görünmektedir. Ay yüzeyindeki Helyum3 madeni, Çin tarafından denenen nükleer füzyon reaktörünün çalışması için elzemdir. ABD’nin de Ay’da nükleer reaktör kurarak, Ay geçiş noktasından Mars’a ulaşma planları üzerinde durulmaktadır. Kurulması planlanan sabit reaktörler Ay’dan Dünya’ya gönderilebilecek yeni silahlar içinde kullanılabileceği düşünülmüştür. Amerika öncülüğünde başlatılan Artemis Anlaşmaları ile ayın her yerinde Çin ve Rusya’nın faaliyet göstermesini engelleme amacı taşımaktadır. Hem elektromanyetik spektrum hem de reaktör çalışmaları ABD için bir tehdit algısı oluşturmaktadır. Sadece Artemis Anlaşmaları değil, NATO kapsamında da uzay askeri faaliyetlerinin Mayıs 2022 Liderler zirvesinde ele alınacağı öngörülmektedir.  Yönlendirilmiş enerji silahlarının, özellikle parçacık ışınlı mikro dalga silahının, uzay alanında tespit edilmesi imkansız olduğu için, bir ülke caydırıcılık unsuru olarak dünyaya tanıtmazsa gizli bir proje olarak kalacağı gözükmektedir. Uzaydaki hibrit tehditler yine uzaya ulaşan ABD, Rusya ve Çin arasındaki denge unsuru ile engellenebilir.

İletişim:askinsokmen@arel.edu.tr