ASİMETRİK BİR SAVAŞ ARACI OLARAK SOSYAL MEDYA

Sosyal medya; insanların fikirlerini, görüşlerini, deneyimlerini, perspektiflerini çeşitli mesaj ya da görüntüler ile paylaşmak ve birbirleriyle iletişim hâlinde bulunmak için kullandıkları online platformlardır. Kaplan ve Haenlein’e göre; sosyal medya, Web 2.0 üzerinde ideolojik ve teknolojik içeriklerin, yapılanmaların kullanıcı merkezli bir şekilde üretilmesine ve geliştirilmesine izin veren internet tabanlı uygulamaların bütünüdür. Sosyal medya; ana akım medyadan farklı olarak herkesin yaratıcılığına ve paylaşımına açık, ana akım medyaya oranla çok daha ucuz ve hızlı uygulamaları ile yeni medya anlayışıdır. Kullanıcıların bu platformları üzerinden yaptıkları paylaşımlar ise öyle etkilidir ki; sadece belirli kişilere değil milyonlarca kişiye aynı anda ulaşabilmektedir. Bu özellikleri ile sosyal medya bir alternatiftir. Bu alternatiflik, sadece haberleşme ve iletişim bağlamında değil; toplumsal yaşamın her alanında görülmektedir. Sosyal medya etkisi o kadar kuvvetlidir ki bireyler, bir anda ortak bir payda altında grup olabilmekte, bu grup etkisini önce kendi ülkelerinde daha sonra küresel zeminde gösterebilmektedir.
Dijitalleşme çağını yaşadığımız bugünlerde, her şey dijitale evrilirken savaş taktikleri de bundan nasibini almıştır. Geleneksel savaş yöntemleri, bir süredir yerini siber savaş yöntemlerine bırakmış durumdadır. Eskiden savaş meydanlarında silah ve askeri güç ile yürütülen, toprak kazanmaya yönelik çatışma ve savaşların yerini; sosyal medya platformlarında modern silahlar olan algı yönetimi ve dezenformasyonla yürütülen siber savaşlar almıştır. Bu yeni asimetrik savaşlar ve çatışmalar, uluslararası arenada sosyal medyanın kontrolsüz yapısı ile birleştiğinde; toplumların gelişimi için çeşitli zorluklar doğurmaktadır. Manipülasyon ve korkutma politikaları üzerine kurulu taktikler ile yürütülen bu savaşlarda ise destekçisi ve etkileşim gücü yüksek olan taraf galip gelmektedir.
Asimetrik savaşlarda sosyal medyanın gücü yadsınamaz bir gerçekliktir.
Sosyal medya; medya yöneticileri dışındaki kişilerin de içerik üretmesini ve paylaşmasını, kullanıcıların farklı kişilerle birlikte ortak çalışmalar gerçekleştirmesini ve kullanıcıların topluluk oluşturmasını
sağlayan bir araçtır.
Web 2.0 uygulamalarının yoğun kullanımı ile sosyal medyada tüketiciden üretici konumuna geçen bireyler; birçok farklı konuda sosyal medyanın hızından ve ulaşım gücünden faydalanmaya başlamıştır. Sosyal medya asimetrik savaş aracı bağlamında değerlendirildiğinde; söz konusu aktörler bir terör örgütü olabileceği gibi, bir devlet adamı veya devlet kurumlarının kendisi de olabilmektedir. Aktörlerin savaş taktikleri amaçlarına göre değişirken; savaş araçları bu kez paylaşımları ve dezenformasyon güçleridir. Herhangi bir amaç için reel hayatta destekçi kazanmak ya da insanlara ulaşmak oldukça zor iken; sosyal medya platformları artık insanları kolay ulaşılabilir kıldığından dijitalin gücünü arkalarına alan asimetrik savaş aktörleri, topluluklarını bu platformlar aracılığı ile güçlendirmekte ve geniş kitlelere ulaşabilmektedir.
We Are Social Digital 2020 Nisan Ayı Raporu’na göre dünyadaki toplam aktif sosyal medya kullanıcısı, geçtiğimiz yıla kıyasla %8’den daha fazla bir artış göstererek 3.81 milyar olmuştur. Her sosyal medya platformunun kullanımı, bu geniş kullanıcı kitlesine ve amaçlarına göre çeşitlilik gösterse de; aslında her platformun kendi içinde ayrı bir dinamiği, ayrı bir kullanıcı profili vardır. Sosyal medya platformlarının popülerlik oranları zaman içinde değişim göstermektedir. Öyledir ki günümüzde yaş almış bireyler daha çok Facebook kullanırken, genç nesil İnstagram’da daha aktiftir; politik karakterler ise daha çok Twitter’ı tercih etmektedir. Fakat herkesin cep telefonlarına yüklediği, gününün büyük bir kısmını geçirdiği bu sosyal medya platformları sadece birer ikon değidir; her birinin birer psikolojisi, sosyolojisi ve felsefesi vardır. İşte bu yüzden farklı zeminlerde olan insanları bir araya getiren bu platformlar, düzensiz bir savaş hali olan asimetrik savaşlar için güçlü bir araç haline gelmiştir.
Terörizmin sosyal medya ayağı ülkeler için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Sosyal medyanın asimetrik bir savaş aracı olarak değerlendirildiği çalışmaların çoğu terörizme odaklanmaktadır. Bu noktada teröristlerin ve terör örgütlerinin politik amacı dikkat çekmektir. Gabriel Weimann, amacı anında zayiat değil, kitle iletişim araçlarının dünya sahnesine hükmetmek olan terör örgütleri tarafından yürütülen, yarı tiyatro olarak değerlendirilebilecek prodüksiyonda dramanın kullanımını vurgulamak için “terör tiyatrosu''na atıfta bulunmaktadır. Bu bağlamda etkinliğin kendisi, algısından daha az önemlidir. Dolayısıyla, medya üzerindeki savaş, çağdaş terörün ayrılmaz bir unsurudur ve terörist stratejinin merkezi bir bileşenidir.
Gerilla isyanları, uyuşturucu karlarına karşı savaşlar ve uluslararası terörizm de dahil olmak üzere asimetrik savaş, onlarca yıldır dünyadaki en yaygın savaş türü olmuştur. 11 Eylül 2001 terörist saldırıları ve sonrası; Batı'daki analistleri bu soruna yeniden dikkat çekmeye zorlamıştır; ancak bu sorun karşısında nasıl tepki verilmesi gerektiğine dair tartışmalar halen devam etmektedir. Terörizm, ikna edici bir iletişim biçimi olduğundan terör örgütleri sosyal medya platformlarının ikna edici gücünden faydalanmaktadır. IŞİD, DAEŞ, PKK ve FETÖ/PDY gibi terör örgütleri, dijital dünyayı aktif olarak kullanmakta; örgüt propagandalarını sosyal medya platformları üzerinden yürütmektedir.
Sosyal medya kullanıcılarını ordu ve buralardaki paylaşımları birer silah olarak kullanan örgütlerin genel amaçları; tanınırlıklarını arttırmak, insanları korkutmak, yanlış bilgiler toplamak/yaymak ve gündemi manipüle etmektir. Modern teknolojinin tüm gücünden yararlanan örgütler, hitap etmek istedikleri grubun sosyo-ekonomik özelliklerine göre içerik üreterek; yazılı içerikler haricinde ses kayıtları, videolar ve canlı yayınlarla da geniş kitlelere ulaşabilmektedir.
Örgütlerin sosyal medya üzerinden yürüttükleri terör tiyatrosunda, platformun özelliklerine göre senaryoları değişiklik göstermektedir. Her platformun ayırt edici özelliğini hedef alan stratejilerle hareket eden örgütlerin genel olarak başvurdukları sosyal medya kullanım taktikleri şu şekilde özetlenebilir:
- Genç jenerasyonun örgütün propagandalarını hazmetmesi ve entegrasyon sağlamaları, örgütün devamlılığı için önemlidir. Bu sebeple propagandadan etkilenme potansiyeli yüksek olan genç jenerasyonun gözünde, örgüt yöneticilerinin onların fikirlerini dinleyen bir profil çizmeleri gerektiği gerçeği ile hareket ederek örgütler, sosyal medya üzerinden yayınlanan röportajlar ve canlı yayınlar ile örgüte karşı sempati oluşturulmaya çalışılmaktadır.
- Patreon gibi yeni nesil platformlara yönelen örgütler, platform üzerinden hem toplumdaki bireyler ile doğrudan iletişim kurmakta hem de örgüte gelir sağlamaktadır. Bu tarz platformlarda ön plana çıkarılan örgüt içindeki karakterler ise; genellikle eğitim düzeyi, ikna ve etki gücü yüksek kimselerdir.
- Terör örgütleri Instagram’da genellikle; örgütün tanıtımını yapmak, örgütü sempatik göstermek, uluslararası arenada bilinirlilik sağlamak, videolar ve fotoğraflarla örgüt üyelerini ve sempatizanlarını motive etmek amaçlı paylaşımlar yapmaktadır. Tüm bunların yanı sıra anlık ulaşım ve etkileşim gücü yüksek bir platform olan Instagram’da örgütlere ait hesaplar üzerinden toplum içinde kargaşa yaratacak, moral bozarak halkı infiale sürükleyecek içerikler de yayılmaktadır.
- Çeşitli terör örgütü mensupları Facebook üzerinden açılan gruplar ve sayfalar üzerinden; kullandıkları dijital kara propaganda taktikleriyle kişileri etkilemekte, algı yaratmakta, yandaş toplamaya çalışmakta ve kendilerini savunmaktadırlar.
- Pinterest, Türkiye’yi de yakından ilgilendiren FETÖ/PDY, PKK ve YPG gibi terör örgütlerinin kullandığı bir sosyal medya platformudur. Yukarıda bahsedilen “terör tiyatrosu”nun en açık örneklerini bu platformda görmek mümkündür. Toplumun zayıf yönlerini hedef alan mağduriyet algısı yaratmaya yönelik içerikler, görsel etkileme teknikleri ile birleştirilerek örgüte ait hesaplar tarafından dolaşıma sokulmaktadır.
- Terör tiyatrosunun yoğun olarak gözlemlenebileceği bir diğer platform ise YouTube’dur. Örgüt mensuplarının ya da örgütün kontrolündeki şehirlerde yaşayan insanların yaşam rutinlerini konu alan video veya teröristler ile yapılan röportajların videoları birçok terör örgütü hesabı tarafından YouTube üzerinden dolaşıma sokulmaktadır. Bu paylaşımlarla hedeflenen ise; örgütü toplumda normalleştirmek ve yaşanan olayları çarpıtarak oluşturulan mağduriyet algısı ile örgüte karşı sempati yaratmaktır.
- Terör örgütleri tarafından sıkça tercih edilen bir diğer sosyal media platformu ise Twitter’dır. Twitter üzerinden örgütlerin genellikle; devlet organlarının hukuka aykırı olduğunu gösteren manipülatif içeriklerle halkın gözünden düşürmek, örgüt mensupları hakkında mağduriyet algısı yaratmak amacıyla yaptıkları paylaşımlar ön plana çıkmaktadır. Ayrıca platformun “hashtag” özelliğini oldukça profesyonel kullanan örgütler; paylaşımlarını geniş kitlelere ulaştırarak gündem yaratmakta, çarpıtılmış içeriklerle mevcut gündemi manipüle etmektedir.
Sosyal medya platformları, ülkeler arası sınırları görünmez hale getirmektedir.
Siyasi aktörler artık sadece askeri güçleri ile hüküm süremezler.Yeni çatışma karakteri ise birbirinden farklı ama bazı noktalarda örtüşen dört farklı unsurla tanımlanabilir: askeri, diplomatik, medya (her üçü de stratejik iletişimin bir parçası olarak düşünülebilir) ve yasacephe (kanun). Dünya çapında hükümet yetkilileri sosyal medyayı konsensüs yaratmak, yapay zeka temelli baskı oluşturmak ve liberal uluslararası düzene duyulan güveni sarsmak için kullanmaktadır. Sosyal medya aracılığıyla halkın tutumlarını şekillendirmek için kullanılan bu bilgisayımsal propaganda, birkaç kötü aktörün faaliyeti olmaktan çıkarak bir akım haline gelmiştir. Dünya çapında siber toplulukların bilgisayımsal propagandayı ne amaçla ve nasıl kullandığını; gelişen stratejileri, araç ve tekniklerini inceleyen Oxford İnternet Enstitüsü araştırma ekibi hazırladığı raporda, 70 ülkenin siber topluluk faaliyetlerini analiz etmiştir. Organize sosyal medya manipülasyon kampanyalarının 2017 yılında 28, 2018’de ise 48 ülkede tespit edildiği göz önünde bulundurulduğunda; 2019 yılında son iki yıla oranla %150’lik ciddi bir artış yaşandığı gözlemlenmektedir. Bu toplulukların tamamı gerçek kişi ve kurumlara ait organik hesaplardan oluşurken; bir kısmı da insan müdahalesi olmaksızın kullanıcı faaliyetlerini otomatik olarak yerine getirmek üzere tasarlanmış bot hesaplar ve kimliği belirsiz sahte hesaplardan oluşmaktadır. Profesyonel veya sıradan kişiler çeşitli mikro ya da makro amaçlar için sahte hesaplar edinerek; sosyal ağlarda yalan ve manipülatif bilgiler dolaşıma sokabilmektedir. Bireyler çoğu zaman mesaj, görüntü ya da iletileri okumadan, anlamadan, kontrol etmeden; bulundukları platformun özelliklerine göre retweet, beğeni, etiketleme, hashtag yapma, imleme gibi araçlarla kendi takipçilerine yayabilmektedir. Sosyal ağlarda bu tür mesaj yayımlamanın algı yönetimi dışında çeşitli amaçları da vardır. Bunlar:
-Politik ya da ticari itibar sarsmak ve bu yolla avantaj sağlamak,
- İnfiale sebep olmak ve insanları etkilemek, - Şantaj yolu ile istekleri yaptırmak,
- Karalama ve böylece bilgi kirliliği yaratmak,
- Muğlaklık ile gerçekleri saptırmak ve kafa karıştırmaktır.
Oxford İnternet Enstitüsü’nün raporuna göre; incelenen devletlerin sosyal medya üzerinden yürüttükleri bilgisayımsal propagandalar arasından son üç yılda tespit edilen vakalarda bot hesap, kişisel hesap ve sayborg hesap olmak üzere üç tip sahte hesap belirlenmiştir.
Tablo 1. Ülkelerin bilgisayımsal propaganda için kullandıkları hesap türleri ve kullanım oranları
Sonuç yerine;
Sosyal medyanın sosyal ve psikolojik gücü̈ göz önünde bulundurulduğunda, asimetrik bir savaş aracı olarak hedef kitlelere yönelik algı yönetimi ve propaganda operasyonlarına aracılık ettiği kabul edilmektedir. Farklı sosyal medya platformlarında çeşitli boyutlarda algı yönetimi ve propagandaya maruz kalan, yanlış ve saptırılmış içeriklerin yayıldığı toplumlarda oluşan algıyı kırmak ise oldukça zordur. Bu anlamda bilinçli olan devletler sosyal ağ analizleri ve veri bilimi sayesinde olası tehditlerin önceden belirleyerek ve manipülatif içerikleri yayan elebaşı kimselerin veya örgütlerin tespit edilmesi için sosyal medyayı profesyonel düzeyde kullanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu alanda çalışmalarını son dönemde hızlandırarak kendisini geliştirmiş ve sosyal medyanın gücünü istihbarat için kullanmaya başlamıştır. Dijital dünyada karşılaşılabilecek riskleri en aza indirmede sosyal medya istihbaratı kadar toplumdaki teyit kültürü oluşturmak da önemlidir. Sosyal platformlarda doğru bilgiye ulaşabilmek için dikkat edilmesi gereken hususlar toplumun tüm kesimleri tarafından benimsenmeli ve uygulanmalıdır. Öncelikle paylaşımı yapan kullanıcının kim olduğu, siyasi eğilimleri gibi özellikleri göz önünde bulundurularak paylaşımın kimlere fayda sağladığı analiz edilmelidir. Yapılan paylaşım sosyal medya platformlarında algı yönetimi amacı ile paylaşılmış ve doğruluk payı bulunmayan haberleri içeriyor olabilir. Yapılan paylaşımın tarihi de önemli bir noktadır; ulaşılan bilgi güncelliğini yitirmiş veya içeriğin paylaşımından sonra ilgili konuda yeni gelişmeler yaşanmış olabilir. Dijital platformlarda paylaşılan içerikler kişi veya kurumları hedef gösteriyor, ilgili konuda herhangi bir kaynak göstermiyor veya kutuplaştırıcı etkiler yaratıyorsa karşıt fikirlerin konuyu nasıl ele aldığı incelenmeli, ulaşılan bilgiler mutlaka sonu “.gov, .edu, .org” ile biten resmi sitelerden teyit edilmelidir. Tüm bu hususlara dikkat ederek, sosyal medyada paylaşım etiği gözeten bilinçli birer sosyal medya kullanıcısı olmak, bireyleri bulundukları toplumu hedef alarak yürütülen asimetrik savaşların birer piyonu olmaktan kurtaracaktır.
Sonuç olarak her alanda hızla dijitalleşme sürecinde olduğumuz bu dönemde bir tür asimetrik savaş aracı olarak karşımıza çıkan sosyal medya, ulusal bir güvenlik sorunudur. Sosyal medya bu açıdan değerlendirilerek ulusal savunma politikalarında etki gücü yüksek bir faktör olarak göz önünde bulundurulmalı; ulusal ve uluslararası arenada devlete ve kurumlarına zarar verici etkilerini minimum düzeyde tutabilmek adına çalışmalar yapılmalıdır.
What's Your Reaction?






